Halk öldürülen PKK’lıların fotoğraflarını görmek istiyor. Bunlar can havliyle kaçarken bütün ölülerini, bir tane bırakmadan nasıl taşıyabiliyorlar, yok mu bir fotoğraf şehit analarına gösterecek?
Ruhat Mengi, Vatan, 26 Ekim 2007
Fotograf yetmez Ruhat Hanım, bence PKK'lıların cenazelerini (siz "leş" demeyi tercih edersiniz herhalde) getirip Taksim meydanında sergilesinler, siz de gidip tekmeleyin ölmüş insanları, ne bileyim tükürün filan, belki o zaman içiniz soğur. Onların anaları yok tabii; onlar ağaç kovuğundan çıkmışlar.
Allah'ım sen aklımı koru! Toplumsal cinnet tam da bu işte.
Aynı minvalde, geçen gün de Serdar Turgut şöyle yazıyordu:
İçinde bulunduğumuz koşullar gayri-nizami savaş koşullarıdır. O yüzden bazı kuralları geçici de olsa bir yana bırakmak, askıya almak gerekiyor. (...) bu kadar fazla şehit verdikten ve üstüne üstlük askerimiz kaçırıldıktan sonra buna hakkımız da doğdu. O nedenle Avrupa ne der diye sızlanacaklar hiç üzülmesinler. (...) Bugün dokunulmazlık sağlanmış, devlet güvencesi verilmiş tercrübeli insanların savaş bölgesine gönderilmesi zamanıdır. Acı verene acı vermek gerekiyor. Dolayısıyla acımasız insanlara ihtiyaç var. Bu insanlardan devletin elinde mutlaka olması gerekir. Ordu sorumluluğunu almadan onları operasyona çıkarmalıyız, insan hakları ve acıma duyguları karşı tarafın hareketleri nedeniyle ortadan kalkmıştır. (...) Onu yaparsak şu ne der, bu ayıp mı olur diye düşünemeyecek ortamdayız. Türkiye'de gerekeni acımasızca yapacak, teröristin kalbine korku saçacak savaşçılar vardır. (...) Sonra konuşan çıkarsa onlar da bir şekilde cevaplanır veya cevaplanmaz pek önemli değil. (...)
Türk insanı bazı kuralların yeniden yazılmasına destek vermeye hazır. Kanun biziz diyeceğiz yani. Tecrübeli eski kadrolara sorun ne yapılması gerektiğini, çağırın hepsini devlet görevine ve koruyun onları. Hepsi seve seve koşarak gelirler.
Bu ülke o şehitlerin hesabını mutlaka sorar. Öyle ya da böyle.
Akşam, 23 Ekim 2007
Bu yazının Türkçesi şudur: Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Haluk Kırcı, Oral Çelik, Mahmut Yıldırım gibi, o kafadaki, o yapıdaki insanlara dokunulmazlık verelim ve o bölgeye gönderelim; onlar ne yapılacağını, PKK'yla nasıl başa çıkılacağını bilirler. Sonrası Allah kerim.
Ertuğrul Özkök, Ruhat Mengi, Serdar Turgut... Türk basınının üç önemli gazetesinin üç önemli yazarı. Cahil değiller, aptal değiller, ama onların da kafası böyle çalışıyor. Çoğunluk da onlarla aynı fikirde olduğuna göre, Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durum hiç şaşırtıcı değil. Daha çok insan ölür, çok Türk, çok Kürt, çok genç ölür bu topraklarda. İki taraf da bu sorunu şiddetle çözmeye bu kadar kararlı oldukça, daha çok cenaze kalkar, çok ocak söner.