Tuesday, November 06, 2007

"Bakan Bey öyle konuşacağına keşke beni alnımdan vursaydı"

PKK'nın bıraktığı 8 askerden Fatih Atakul'un annesi konuştu. 

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. O gece o teröristlerle birlikte gitmiş olmalarını içime sindiremedim. Kurtulmuş olmalarından fazla sevinç duymadım" açıklamasına, rehin alınan askerlerden Denizlili piyade er Fatih Atakul'un annesi Aynur Atakul sert tepki gösterdi. DHA'ya evinde konuşan Aynur Atakul, "Bakan Bey, öyle konuşacağına keşke beni alnımdan vursaydı" dedi.

Oğlunu davul zurnayla askere yolladığını belirten Aynur Atakul, "Şehit olsaydı, `Bu vatan için öldü' diyecektim. Oğlum esir düştü diye bizim ve oğlumuzun onuruyla neden oynanıyor? Kurtulduğuna çok sevinmiştik. Ama Bakan Mehmet Ali Şahin'in açıklamalarından sonra yıkıldık. Biz onurlu insanlarız. Ben oğlumu büyük bir gururla askere gönderdim. Ölseydi daha mı iyi olacaktı? Aylardır oğlum ve diğer askerler için dua ediyorum. Oralarda asıl ölenler analar. Şehitler için bir iki gün gözyaşı dökülüyor o kadar. Analar öyle mi? Konuşmak bakana kolay geliyor. Benim anam öldü, beni öldürseler de fark etmez. Ama benim oğlumun anası yaşıyor" diye konuştu.

Aynur Atakul, oy verdiği AKP'nin bir bakanının bu şekilde konuşmasının kendini yıktığını söyledi. Anne Atakul, oğlunun bronşit hastalığı olduğunu, askere gitmeden önce bu rahatsızlığını ne şubesine, ne askerde komutanlarına söylemediğini sözlerine ekleyerek, "Binlerce ana her gün ağlıyor. Elbette çocuklarımızı bu vatan için yetiştirdik, ama ölmediler diye onurumuzla oynanmasını hazmedemiyorum. Benim çocuğum ölseydi Bakan Bey sevinecek miydi?" dedi.

Vatan, 6 Kasım 2007

Monday, November 05, 2007

Savaş Esirleri

Yıldırım Türker geçen Pazartesi Sekiz Genç Esir başlıklı bir yazı yazmıştı. Okumamış olan herkese şiddetle tavsiye ederim.

Savaş esirleri, o gencecik çocuklar, dün serbest bırakıldı. Derin bir nefes aldık, çok şükür dedik, sağ salim döndüklerine sevindik. Yani bazılarımız sevindi. Hürriyet'in haberine göre Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin sevinmemiş.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şahin, Dağlıca'daki terörist saldırı sonrası kaçırılan 8 askerin Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili sorular üzerine şunları söyledi: "Öncelikle askerlerimizin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının herhangi birinin ya da bir bölümünün bölücü terör örgütünün eline geçmiş olmasından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak büyük üzüntü duyduğumu belirtmeliyim. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. Dolayısıyla kendilerinin kurtulmuş olmasından fazla bir sevinç duyamadığımı ifade etmek istiyorum. Bu benim kişisel değerlendirmemdir."

Bakan Şahin, törenden ayrılırken bir gazetecinin, "8 askerle ilgili sözlerinizi biraz açabilir misiniz" sorusu üzerine, "Ben bu askerlerimizin operasyonla ilgili o gece bu teröristlerle birlikte gitmiş olmasını bir Türk vatandaşı olarak içime sindiremedim" ifadelerini kullandı.

Askerlerin kaçırıldığı yönündeki haberlerin hatırlatılması ve "Kaçırılmadılar da teslim mi oldular" diye sorulması üzerine ise Şahin şu yanıtı verdi: "Hayır. Böyle bir beyanda bulunamam. Bir Türk askerinin birkaç tane çapulcuyla birlikte gitmiş olduğu gibi bir izlenim beni rahatsız etti. O nedenle terör örgütünün propagandasına zemin hazırlandı. Bizim askerimiz, bizim Mehmetçiğimiz vatanı korurken gerektiğinde her an şehit olmayı göze alan bir askerdir. Tabii onların şu anda yurda dönmüş olmaları ailelerini, kendilerini mutlu etmiştir, vatandaşlarımız da bundan memnuniyet duymuş olabilirler ama benim içimde böyle bir ukde kaldı. Bunu sizlerle paylaştım. Bu benim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu olaylarla ilgili bir değerlendirmemdir."

Sekiz genç insan. Sekiz tane hayat. Bu insanların herbirinden birer tane var evrende, başka yok. Yedekleri yok, klonları yok. Onlar öldüğünde yerlerinde doldurulmaz bir boşluk kalacak.

Şehit değil esir oldukları için bakan bey tarafından birkaç kolay kelimeyle gözden ve gönülden çıkarılan bu çocukların adları da var: Ramazan Yüce, İrfan Beyaz, Mehmet Şenkul, Nihat Başova, İlhami Demir, Fatih Atakul, Halis Tan, Özhan Şabanoğlu. Bakan Şahin "Mehmetçikler şehit düşmedi" diye üzüledursun, ben Ramazan, Fatih, İrfan, İlhami, Halis, Nihat, Mehmet ve Özhan kurtuldu diye, ailelerine kavuştular, bayrağa sarılı birer tabut olarak evlerine dönmediler diye çok seviniyorum.

Thursday, November 01, 2007

Sarhoşluk baki değil...

Çok sevilen bir anekdot vardır, muhtemelen bilirsiniz. Elizabeth Braddock adlı bir milletvekili Winston Churchill'e der ki, "Sir, siz sarhoşsunuz." "Evet Madam," der Sir Winston, "Ben sarhoşum. Ve siz de çirkinsiniz. Ama ben yarın sabah ayılmış olacağım."

Peki sevgili dostlarım, ben bu bin yıllık anekdotu neden anlattım şimdi? Hiç işte, öylesine aklıma geldi, ruhu çirkin bazı insanları düşünürken. Yaa...

Oray Eğin ve yanılgılar

Bunca zamandır okuyorum, yaptığı türlü tuhaflıkları "aman ne orijinal, ne cesurca, ne farklı" diye geçiştirmeye çalışıyorum; ama bugünkü yazısını okuduktan sonra kabul ederim ve cümle aleme (yani bu blogu okuyup da sağolsunlar durmadan bana "feedback" veren sevgili dostlarıma) ilan ederim ki, ben yanılmışım, siz haklıymışsınız. Oray Eğin sonuçta aranızdan birinin ısrarla söylediği gibi "bitter and twisted" birisiymiş. Hatamı kabul eder, siz sevgili ve benden akıllı dostlarıma en kısa zamanda birer içki ısmarlamayı vadederim.