Nedir bu Türk “avrat”larının at ve silah saplantısı? Türk erkeğinin değer verdiği farzedilen üçgenin bir köşesi, görülen o ki diğer iki köşeye şiddetli bir muhabbet beslemekte. Neden?! Neden Türk kadını at binen ve silah kuşanan erkeklere düşkün?
Başbakanın bu fotografını ilk gördüğümde çok komik bulmuştum, itiraf ederim. Koskoca adam, koca başbakan, yaşına başına bakmadan at binmeye kalkmış ve tam anlamıyla kıç üstü oturmuş. Evet, komik.
Ama bu fotografı (ki zamanında ona buna e-mail’le göndermiş ve birkaç alaycı söz de eklemiştim) bu boya sarışını, uzun tırnaklı mitingci hanımefendinin muhterem ellerinde gördüğümde şok geçirdim. “Ata Öyle Değil, Böyle Binilir” diyordu pankartta fotografa eşlik eden yazı. Recep Tayyip Erdoğan’ın attan düşerken çekilmiş fotografı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya adlı atı üzerinde resmedilmiş muzaffer portresiyle bir "compare-contrast" ilişkisi içindeydi. (Ki bilen bilir, bu atı Mustafa Kemal evlenmeden önce Latife Hanım’a hediye etmiştir.)
E, nasıl yani? At binmeyi, silah kullanmayı bilmeyen, üniforma giymeyen bir “er kişi” Çankaya’ya yakışmıyor mu? Bu mudur söylenen? Yani kısaca, "emekli general değilsen Çankaya'nın yamacına bile yaklaşma" mı deniyor?
Pes.
Keşke ben de Kemalist Dininin bir mensubu olsaydım. Her daim vesayet altında bir çocuk gibi yaşasaydım.
O zaman Anıtkabir'in mermerlerine başımı dayar, bi yandan mermerleri öperken iki yandan "Çok yalnızım Atam!" derdim. Mozoleden ses gelirdi: "Yalnız değilsin! Kendini benim vekilim telakki eden Büyükanıt paşan, kendini benim partimin başı kabul eden Baykal amcan, senin gibi hissseden yüz binlerce demokrasi özürlü kardeşin var."
Bu cevap üstüne ben de hemen deseni ay yıldızdan oluşan dekolte/streç bir tişört edinir, bayrak temalı kepim, 'de' ve 'da'ların ille de ayrı yazılamadığı pankartlarımla Çağlayan'a akardım.
"Yalnız değilmişim Atam; dekolte tişörtümü beğendiniz mi?"
Perihan Mağden, Radikal, 5 Mayıs 2007